M. İlin & E. Segal - İnsan Nasıl İnsan Oldu
Bir Muamma ve Çözümü
«Birkaç avcı dans ediyor. Her birinin başında birer bizon
kellesinden yüzülmüş deri ya da bizonu andıran boynuzlu bir maske var. Hepsinin
elinde ya yay, ya da bir mızrak. Dans, bizon avını temsil ediyor. Avcılardan biri
yorulunca, düşer gibi yapıyor. O zaman başka bir avcı ona, kör uçlu bir ok atıyor. 'Bizon'
yaralanıyor. Kendisini ayaklarından tutup sürükleye sürükleye meydandan çıkarıyor
ve başının üzerinde bıçaklar salladıktan sonra serbest bırakıyorlar. Bu kez
onun meydandaki yerini bizon maskeli başka biri alıyor. Bazen bu danslar, bir
dakika bile ara verilmeksizin iki, hatta üç hafta sürüyor.»
Bir gezgin, ilk avcıların bir dansını işte böyle anlatıyor. Fakat
gezgin, bu dansı nerede görmüş olabilir?
Kızılderili kabilelerinde eski zaman avcılarının
geleneklerinin yer yer
yaşamakta olduğu Kuzey Amerika steplerinde.
İşte, ilk ressamın mağara duvarında çizmiş olduğu av
dansının tasvirini gezginin bu notlarında bulduk.
Böylece anlamını anlamadığımız resmin muammasını çözmüş
olduk. Fakat çözülen bu muamma, bu bulmaca, yeni bir bulmaca çıkardı ortaya.
Haftalarca süren bu acayip
dans neyin nesiydi?
Dans, bizim için bir eğlence, ya da
sanattır. Fakat kızılderililerin yalnız sanat aşkına, ya da eğlence için
üç hafta boyunca kendilerinden geçinceye kadar dansettiklerini düşünmek zordur.
Üstelik onların bu dansı da, danstan çok bir törene, bir ritüele benzer.
Sihirbaz, çubuğunun dumanı ucunda tüteni nereye savurursa;
dansedenler de, muhayyel bir hayvanı izliyor gibi, o yana gidiyorlar. Sihirbaz,
dumanına verdiği yöne göre, dansedenleri bir kuzeye, bir doğuya, bir güneye, bir
batıya yöneltiyor.
Dansı sihirbaz yönettiğine göre, bu dans olmaktan çıkıp bir
büyü töreni oluyor.
Kızılderililer, garip hareketleriyle bizonları büyülemeye, onları
büyü gücüyle bozkırlardan çıkarıp kendilerine doğru getirmeye çalışıyorlar.
İşte mağara duvarlarında danseden insan resimleri bunu anlatıyor. Resimdeki,
sadece bir dansöz değil,
aynı zamanda büyü törenini idare eden sihirbazdır. Meşalelerin ışığında resim çizmek için
mağaraya girmiş olan ressam da,
yalnız ressam değil, aynı zamanda bir büyücüdür.
Ressam, hayvan maskesi takmış avcıları ve yaralı bizonları
tasvir etmekle, avı uğurlu kılmak için
büyü yapıyor. Ve dansın ava yardım edebilir olduğuna yüzde yüz inanıyor.
Bu bize vahşice ve anlamsız gibi görünür.
Biz, ev kurmaya başlarken, duvarcı ve dülgerlerin hareketlerini
taklit ederek dansetmeyiz. Ava başlamadan önce de, elde silah dansetmeyiz.
Fakat bizim saçma saydığımız şeylere atalarımız ciddi bir şey gözüyle
bakarlardı
Mağarada bir kemik levha üzerine keskiyle çizilmiş bir av
sahnesi vardı. Levhanın ortasında, vurulmuş bir bizon, çevresinde de avcılar;
bizonun yalnız başı ve
ön ayakları yenilmemişti.
Bu resim ne ifade ediyordu?
Sibirya'nın bazı yerlerinde, otuz, yada kırk yıl önce avcılar ayıyı vurduktan sonra «ayı bayramı» yaparlardı. Vurulmuş ayı eve
getirilip baş köşeye törenle yerleştirilirdi. Başını ön
ayaklarının arasına koyarlardı.
Önüne ekmek, ya da akgürgen kabuğundan yapılmış geyik figürleri
dizerlerdi. Bunlar ayıya adanan kurbanlardı. Ayının yüzünü akgürgen kabuğundan daireciklerle süsler, gözlerine
gümüş paralar koyarlardı. Sonra avcılar
gelip yüzünden öperlerdi.
Bu birkaç gün, daha doğrusu birkaç gece sürecek olan
bayramın, ancak başlangıcıydı. Her gece ayının etrafında toplanılarak şarkılar söylenir,
dansedilirdi. Avcılar
yüzlerine akgürgen kabuğundan ya da tahtadan maskeler takıp ayıya yaklaşır,
karşısında eğilir, sonra ayı gibi yürüyerek dansa başlarlardı.
Şarkı ve danslardan sonra yemek başlardı. Ayının etini yer,
başına ve ön ayaklarına dokunmazlardı.
Böylece, kemik levha üzerindeki resmin ne ifade ettiği de anlaşılıyor.
Yani bu «bizon bayramı»dır. Bizonu kuşatmış olan insanlar, ona, etini avcılara
verdiği için şükranlarını sunuyor ve bir dahaki sefer de yine böyle cömert
olmasını rica ediyorlar.
Kızılderililerin yaşadıkları yerlere gidersek, böyle avcı
bayramlarının onlarda da adet olduğunu görürüz.
Guiçol kabilesinden kızılderililerde avcılar, vurdukları geyiğin
art ayaklarını doğuya çevirir, önüne; çeşitli yiyecek dolu bir tabak koyarlar.
Sonra nöbetleşe geyiğe yaklaşarak sağ elle, burnundan kuyruğuna kadar sıvazlar,
öldürülmesine razı olduğu için ona
teşekkür ederler. Bunu yaparken de ölü hayvana:
-
Dinlen, büyük kardeş, derler.
Sihirbaz, geyiğe dönerek:
- Sen bize boynuzlarını verdin, teşekkür ederiz, der
M.
İlin & E. Segal - İnsan Nasıl İnsan Oldu
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.