İlhan Arsel - Şeriatçıyla Mücadele El Kitabı
I) "Dinde
Zorlama Olmaz" Şeklindeki Buyruk, "Hoşgörü” ya da "Vicdan
Özgürlüğü" ile İlgili Olmayıp Dinsel Zorunlulukları Kolaylaştırmak Amacına
Yöneliktir
Kur'an’daki ”Dinde zorlama olmaz" buyruğu, esas
itibariyle dinsel uygulamada kolaylık sağlamayı amaçlar; "hoşgörü" ya
da din ve vicdan özgürlüğüyle ilgisi yoktur. Örneğin dinin gerektirdiği şeyleri
yerine getirmek hususunda hiç kimseye gücünden fazlasını yüklememek ya da
ibadet ve namaz gibi işlerde bazı kolaylıklar sağlamak, dinde zorlama olmaz anlamına
gelir. Araplar, zahmetli şeyleri sevmedikleri ve genellikle zora gelemedikleri için,
Muhammed onları bu yönleriyle ele almış ve kazanmaya çalışmıştır. Örneğin
Kur’an’ a şu tür ayetler koymuştur:
"Allah size kolaylık diler; size güçlük istemez."
(Bakara Suresi, ayet 185)
"Biz Kuranı sana zahmet çekesin diye indirmedik"
(Tâ-Hâ Suresi, ayet 2)
"Biz herkese ancak gücü yeteceği kadar yükleriz ."
(Mü'min Suresi, ayet 62)
"... Kimseye gücünden fazla bir şey teklif
edilemez." (Bakara Suresi, ayet 233)
Bu tür ayetlerden pek çoğu, ibadet, namaz, oruç vs. gibi
hususlarda zorlama yoluna gitmeyip kolaylık sağlama siyaseti için öngörülmüştür.
Enes'in rivayetine göre, bir gün Müslümanlardan bir grup Muhammed’in yanına
gelir; aralarından biri bütün ömrü boyunca geceleri namaz kılacağını söyler.
Bir diğeri bütün bir yıl oruç tutacağını bildirir. Bir diğeri kadınlardan uzak
duracağını, asla evlenmeyeceğini ekler. Muhammed onlara kendisini örnek vererek
ibadet vesilesiyle zorlanmamalarını tavsiye eder. Böylece onları kendisine
biraz daha bağlayacağını düşünür.
Bir başka vesileyle kendisine ömrü boyunca geceleri namaz
kılacağını söyleyen bir kimseye, "Senin buna gücün yetmez. Bazen oruç tut,
bazen ye, bazen uyu, bazen (teheccuüd) için kalk, her aydan üç gün oruç tut...
Bu bütün seneyi oruçlu geçirmek gibidir" der.
Daha başka bir deyimle, Muhammed, Müslümanlara şunu bildirmiştir
ki, namaz kılarlarken kendilerini fazla zorlamayıp dinlenmeleri ya da yatmaları
gerekir. Enes'in rivayeti şöyle: Bir gün Muhammed Mescid'e girdiğinde iki direk
arasında çekilip gerilmiş bir ip görür: "Bu ip nedir?" diye sorar:
"O ip Zeynep binti Cahş'ındır, namazda yorulduğunda ona tutunur"
derler. Muhammed ipin çözülmesini emrederek şöyle der: "Sizden biri dinç
ve istekli olduğunda namaz kılsın. Yorulunca da yatıp istirahat etsin."
Yine bu doğrultuda olmak üzere Muhammed şöyle demiştir:
"Sizden birisi, namaz kılarken uykusu gelirse,
kendisinden uyku geçinceye kadar yatsın, uyusun..."
Namaz sırasında uykusu gelen kimselerin zorluk çekmemeleri için
her türlü kolaylığı düşünmüştür. Namazdayken uykusu gelen kimselere yatıp
uyumaları için hadisler bırakmıştır. Bu hadislerden biri şöyle:
"Biriniz namaz kılarken uyuklarsa, uykusu dağılıncaya
kadar yatsın. Zira uyuklayarak namaz kılarsa istiğfar edeyim derken belki
kendine sebkeder" (Tanrı'dan bağışlanma isterken belki boşuna iş görmüş
olur).
Bu doğrultudaki diğer bir hadis de söyle: "Biriniz
namazda uyuklarsa uyusun. Ta ki ne okuduğunu bilsin!"
Görülüyor ki, namaz kılarken yorulan ya da uyuklayan
kişilere kolaylık sağlamıştır. Bununla beraber Gazalî, 13 yaşına gelen çocuğun
namaza zorlanabileceğini, hatta namaz kılması için dövülebileceğini söyler.
Öte yandan "cünüb" iken yatıp uyumanın mümkün
olduğunu anlatmak maksadıyla Muhammed bazı hükümler koymuştur. Koymasının
nedeni, pisliğe ve tembelliğe düşkün Arap'a, kolaylık sağlayarak iş
gördürmektir. Ebu Hüreyre'den Buharî'nin rivayetine göre Muhammed, kendisi dahi
çoğu zaman cünüb olduğunu unutup namaza durur, fakat hatırlayınca yıkanırmış.
İbadet kolaylığı sağlamanın bir başka yolu
"teyemmüm"dür, ki su bulunmadığı yerde toprak ya da taş gibi şeyleri
kullanmak suretiyle temizlenmektir. Bu husus Mâide Suresi’nde şöylece açıklanmıştır:
"Ey îman edenler... su bulamazsanız yeryüzünde temiz
bir şeyle (toprak, taş vs.) teyemmüm edin. Onunla yüzlerinizi, ellerinizi
sıvayın. Allah size zorluk ve darlık vermek istemez. Sizin temiz olmanızı,
hakkınızda nimetini tamamlamasını ister, ta ki şükredesiniz" (Mâide
Suresi, ayet 6).
Görülüyor ki Muhammed'in Tanrı'sı, Müslüman kişiye
temizlenme konusunda zorluk yaratmaktan kaçınmaktadır.
Yine bunun gibi, namaz kılarken tükürmek isteyen kişi,
tükürüğünü ağzında tutmak, saklamak zorunda değildir, tükürebilir. Çünkü
kolaylık olsun diye Muhammed kendisine bu olanağı sağlamıştır; yeter ki önüne
ya da sağına doğru tükürmesin, sola doğru tükürsün. Çünkü Enes’in rivayetine
göre Muhammed şöyle demiştir:
"(Namaz kılan kimse)... tükürdüğü vakit... ne önüne ne
sağına tükürsün.”
Sol tarafa olmak üzere ceketinin içine de tükürebilir, çünkü
Muhammed böyle yapılması için kendisinden örnekler vermiştir.
Müslüman kişi, abdestini yaptıktan sonra temizlenmek için su
bulamamış ise kendisini sıkıntıya sokmamalıdır, çünkü Muammed "İslamda
zorlama yoktur" demiştir (bu konuda benim Şeriat, İnsan ve Akıl adlı
kitabıma bakınız).
Öte yandan sıcakların arttığı mevsimde namaz kılmak zor olacağı
için, öğle namazını serinliğe bırakmak mümkün kılınmıştır, çünkü Muhammed,
"Sıcak şiddetlendiği vakitte salat (-ı Zuhru) serinliğe bırakınız. Zira
sıcağın şiddeti Cehennem'in kaynamasındandır..." demiştir.
Görüldüğü gibi, şiddetli sıcaklarda namaz kılma hevesine
kapılmayı önlemek amacıyla işe cehennemi karıştırmış, böylece Arap bedevisinin
batıl inanışlara bağlılığından yararlanma yolunu seçmiştir.
Yatsı namazını kolaylaştırmak maksadıyla, "Ümmetime
meşakkat verme korkusu olmasaydı yatsı namazını da gecenin sülüsüne kadar tehir
ederdim” demiştir.
Her ne kadar namaz ve abdest almadan önce misvaklenmeyi (belli
bir ağacın yaprağı ile dişleri yıkamayı) emretmiş ise de, bazı kimselerin bunu
"zorluk" olarak görmeleri üzerine Muhammed, "Ümmetime meşakkat
vermek korkusu olmasaydı, kendilerine her namaz kılarken misvak (istimalini)
emrederdim" diyerek ümmetine zorluk çıkarmamayı seçmiştir. Aynı sözleri
abdest alma konusunda da tekrarlamıştır.
Yine bunun gibi "zorlama olmasın" diye Müslüman
erkeğine oruç gecesinde kadınlarına yaklaşma kolaylığı sağlamış ve Kuran'a ayet
koymuştur (Bakara Suresi, ayet 187). Gerçekten de ilk önceleri Tanrının,
Ramazan süresince kadınlara yaklaşmayı Müslüman erkeklerine yasak ettiğini
söylemiş ve bunun Müslümanlara ağır ve uyulması zor bir yasak olarak
göründüğünü fark etmiştir. Nitekim bazı kimseler bu yasağa rağmen kadınlarıyla cinsî
münasebette bulunmuşlardır. Bunun üzerine Muhammed, Tanrı'nın Müslüman
kullarına acıdığını ve kolaylık olmak üzere Bakara Suresinin ayetini
indirdiğini bildirmiştir. Ayet şöyle: "Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak
size helal kılındı. Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer
elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tövbenizi kabul edip
sizi bağışladı. Artık (Ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın...” (Bakara Suresi,
ayet 187). Böylece "Dinde zorlama olmaz” kurlarını bu alanda da işler
tutmuştur.
Öte yandan köle azadlamak yerine dua etmeyi öngörürken, bu
hususu dahi kolaylığa bağlamak istemiştir. Gerçekten de köle azadlama Araplar
için çok zor bir şey sayılırdı; çünkü köle sayesinde işlerini ücretsiz olarak
gördürürler, onlardan yararlanırlardı. Bunun böyle olduğunu bildiği için
Muhammed, köle azadlamanın, "sarp yokuşa tırmanmak” kadar zor bir şey
olduğunu söylerdi. Kuran a şu ayeti koymuştu: ”Ama o (insanoğlu) 'sarp yokuş'a
tırmanmayı göze alamadı. O sarp yokuşun ne olduğunu bilir misin? 'Köle
azadlamaktır' o...” (Beled Suresi, ayet 11-16.)
Ve işte böylesine zor olan bir işi biraz kolaylaştırmak
üzere "dua" usulüne yer vermiştir. Günde yüz kere Tanrı’ya dua eden kişilerin
on köle azadlamış sayılacaklarını bildirmiştir. Fakat günde yüz kere dua
etmenin de fazla bir zorluk olduğunu düşünerek bunu kolaylaştırmak maksadıyla
yüz kez dua etmeyi günde on duaya indirmiştir.
Evlilikte babaya ve anaya düşen görevler ya da emzirme
suresi ve benzeri hususlar bakımından kolaylıklar sağlamak üzere Bakara
Suresi’ne şunları eklemiştir:
"Anneler çocuklarını, emzirmeyi tamamlatmak isteyen
baba için, tam iki sene emzirirler. Anaların yiyecek ve giyeceğini sağlamak,
uygun bir şekilde, çocuk kendisinin olan babaya borçtur. Herkese ancak gücü
nispetinde teklifte bulunulur .(Bakara Suresi, ayet 233)
Yani anneler, çocuklarını iki yıl süre boyunca
emzireceklerdir. Ancak bu sure azami olup, babanın isteğine göre
kısaltılabilir. Fakat baba, çocuğunun anasının yiyecek ve giyeceğini sağlamakla
yükümlüdür. Ne var ki bu yüküm işi, babayı güç durumda bırakmayacak şekilde
ayarlanmalıdır.
Öte yandan domuz eti gibi bazı yiyecekleri haram saymış ve yemek
zorunluluğunda kalınacak olursa (örneğin ölecek derece aç kalan bir kimsenin
domuz eti yemesi gibi) bunda günah olmadığını anlatmak amacıyla Kur'an a
ayetler koymuştur (bkz. Bakara Suresi, ayet 173; Mâide Suresi, ayet 3; Nahl
Suresi, ayet 115).
Bütün bu ve buna benzer hususlar "Dinde zorlama
olmaz" hükmünün kapsamına giren şeyler olmakta. Bundan anlaşılması gerekir
ki, bu hükmün "dinsel hoşgörü" ya da "vicdan özgürlüğü” ile
ilgisi yoktur; sadece dinsel görevleri kolaylaştırmakla ilgisi vardır. Daha
başka bir deyimle, "Dinde zorlama yoktur" ayetinin "Hiç kimse
İslama zorlanamaz" ya da "Herkes dilediği dine girmekte ya da
dilediği gibi dinini terk etmekte özgürdür" şeklinde bir anlamı yoktur;
çünkü İslam, İslamdan başka bir din olmadığına, başka bir dine yönelenlerin
sapık sayıldıklarına, İslamdan çıkanların ölüm cezasına çarptırılacaklarına,
kâfirlerin cehennemlik olduklarına dair hükümler yanında insanları İslama sokmaya
ve İslamda tutmaya zorlayan "cihad" hükümlerle doludur. Muhammed'in
uygulaması da bu doğultuda olmuştur. Muhammed’den sonra iktidara gelenlerin
yaptıkları da budur.
İlhan Arsel - Şeriatçıyla Mücadele El Kitabı
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.